Abdullah Cevdet
- Akl-ı Selim, kutsi bir isyandır ve bunu gönüllerde gezdirmek aşkının
ateşi hiçbir zaman söndürülemeyecektir. Promethe, Kafkas Dağları’nda
değil, gönül dağlarındadır ve zincirlerini kırmıştır. Mabudumuz
fazilettir. Amali fazilet ise hürriyetsiz mümkün değildir. Hürriyetlerin
akdem ve akdesi fikir ve vicdan hürriyetidir.
- Benim fikir ve nazarımca ‘millet-i Osmaniye’ demekle ‘ibad-ı
Osmaniye’ [Osmanlı’nın kulları] demek müsavidir [eşittir]… Dünyada hangi
millet, hangi devlet var ki hanedan-ı hükümdarisinin ismiyle tanınsın?
Almanya’da Hohenzollern milleti veya devleti deniliyor mu? Emin olun ki
sizin taşıdığınız isim esaret ufuneti [cerahat] esareti neşrediyor.
Hanedan-ı Osmani’nin Türkiye’ye ‘memalik-i Osmaniye’, ahalisine
‘millet-i Osmaniye’ namı vermesi bu hanedan efradını, kendilerini hep ve
ahaliyi hiç addetmekte olduklarına bir delildir.
- ...diğer bir olumlu tedbir, kanımıza kan ilave etmektir. Türkiye
içine bir göç sistemi oluşturmalıdır. Ben bu sistemi inceliyorum. Sonucu
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na sunacağım. Bunun ana çizgileri,
İtalya, Almanya gibi müthiş derecede artan ve taşan milletler vardır...
Bunları Türkleştirmek şartıyla arazi veririz. Sosyal durumları layık
olan bu adamlar Türklerle evlenerek sıhriyyet [akrabalık] ve karşılıklı
ilişkiler kurarak, Türk ırkı içinde kaynar, diğer şart da Anadolu içine
gelecek ve kanlarını kanlarımıza katacak bu göçmenlerin ziraat ve ziraat
sanayiinde bilgili olmaları ve bir miktar sermayeye sahip bulunmaları
gerekir.
- (Tevhid-i Efkar gazetesine Türkiye’nin kalkınmasına ilişkin verdiği demeç.)
- Geçen pazar çıkan ‘Son Telgraf’ın benden aldığı seyahatime ait bazı
beyanatım arasında memleketin müthiş nüfus boşluğu hakkında
Türkleştirmek şartıyla kaydını açık bir şekilde ve katiyen koyduktan
sonra “Almanya ve İtalya gibi her sene bir milyona yakın miktarlarda
artan memleketlerin göçmen akınını, istediğimiz takdirde Anadolu’nun boş
olan ve hazineler vermek için güç, kuvvet ve ilim ve sanat bekleyen
toprakları üzerine açabiliriz” anlamına gelen bir açıklama ortaya
koymuştum. Aynen bu şekilde olan ifadem, hiç mana ve mahiyeti olmadığı
halde “Reis-i Cumhur tarafından kabul edilen Doktor Abdullah Cevdet
Bey’in damızlık insan celbi hakkında fikri” gibi garip bir başlık altına
alınmıştır. Hiç iyi niyete delalet etmeyen bu muameleye hayret ederken,
Tevhid-i Efkar’ın hakikati ve değiştirmesine, büyük bir şevk ve
hararetle giriştiği ve halkın asabiyetine hakkıyla dokunacak neşriyatına
şahit oldum.
- (17 Ocak 1925’te, Türkiye'nin kalkınmasına ilişkin verdiği
demecin yanlış anlaşılması üzerine Akşam gazetesine yaptığı açıklama.)
- Vatandaşlar! Türkiye Türkiyelilerindir. Türkiye vatandaşları kat’iyyen aynı hukuk ve hürriyete mâliktir.
- İşte bakın ben Kürt’üm. Kürtleri ve Kürtlüğü severim. Fakat mademki
hukuk ve vazifece eşit Türkiye vatandaşlarındanım, her şeyden evvel
Türk’üm (…) Benim bu sözümden, ben mademki Türkiye vatandaşıyım, Kürt
lisanı unutulsun, Kürtlüğüm unutulsun dediğim anlaşılmasın. Bilakis,
Kürt Kürtçesini, Ermeni Ermenicesini kültürel olarak ihya etsin. Bundan
Türkiye’ye zarar geleceğini sananlar ancak bal kabak kafalı veya hain
ruhlu kimselerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder